Grup Çalışmalarında Liderlik: Çok Konuşan mı Kazanır, İyi Dinleyen mi?
- Mehmet Yılmaz

- 1 day ago
- 3 min read
Assessment Center günü geldi çattı. Bir masanın etrafında, sizin gibi heyecanlı 4-5 aday daha var. Ellerinizde vaka analizi dosyaları, karşınızda ise not defterleri ve keskin bakışlarıyla Assessor’lar (değerlendiriciler) oturuyor.
Süre başladı.
Tam o anda, masada mutlaka biri çıkar ve sazı eline alır. Yüksek sesle konuşur, sürekli fikir üretir, başkalarının sözünü kesme pahasına kendi doğrularını kabul ettirmeye çalışır. İçinizden bir ses size fısıldar: "Eyvah! Bu arkadaş liderliği aldı götürüyor, ben gölgede kaldım, elendim."
Size bir müjde vereyim: Muhtemelen o arkadaş elendi, siz hala oyundasınız.
Gelin, grup çalışmalarındaki o hassas dengeye, yani "çok konuşmak" ile "etkili olmak" arasındaki farka yakından bakalım.
"En Çok Bağıran Haklıdır" Yanılgısı
Adayların düştüğü en büyük tuzak, liderliği "dominasyon" sanmaktır. Masaya yumruğunu vuran, ses tonu en gür çıkan veya tartışma süresinin %80’ini domine eden kişinin lider olduğu algısı, 90’lı yıllardan kalma eski bir yönetim anlayışıdır.
Günümüz şirketleri "dediğim dedik" yöneticiler değil; ekibi kapsayan, ortak aklı çalıştıran liderler arıyor.
Bir aday sürekli konuşuyor ama kimseyi dinlemiyorsa, Assessor’un kağıdına düşen notlar şunlar olur:
Dinleme becerisi zayıf.
Ekip çalışmasına yatkın değil.
Baskın ve yönlendirici (negatif anlamda).
Yani çok konuşmak size puan kazandırmaz; aksine, eğer içeriği boşsa veya diğerlerini eziyorsa, size "gürültü kirliliği" olarak geri döner.
Peki ya Sessiz Gemi Olanlar?
Terazinin diğer ucunda ise "Sadece dinleyen kazanır" yanılgısı var. "Ben çok olgun durayım, sadece dinleyeyim, en sonda bir cümle edip golü atayım" stratejisi de oldukça risklidir.
Neden mi? Çünkü Assessor’lar zihin okuyamaz.
Siz harika fikirler düşünüyor olabilirsiniz, ama bunları dile getirmediğiniz sürece o masada "yok" hükmündesinizdir. Hiç konuşmayan, sadece başıyla onaylayan veya not alan bir aday, "Pasif" olarak etiketlenme riskiyle karşı karşıyadır. Liderlik, görünmez olarak yapılamaz.
Kazanan Formül: "Moderatör Liderlik"
Peki, ne çok konuşan ne de susan kazanıyorsa, kim bu kazananlar? Cevap: Süreci Kolaylaştıranlar (Facilitators).
Grup çalışmalarında en yüksek puanı toplayan adaylar genellikle şu özellikleri sergiler:
1. Kapsayıcılık (Inclusivity): Gerçek lider, sadece kendi fikrini söyleyen değil, sessiz kalanları da oyuna dahil edendir. Masada hiç konuşmayan birine dönüp; "Merve, senin bu konudaki finansal riskler hakkında fikrin nedir? Henüz seni duyamadık" diyen aday, o an liderlik puanlarını toplar. Çünkü bu hareket, "Ben sadece kendimi değil, takımın çıktısını düşünüyorum" mesajı verir.
2. Sentezleyebilme (Synthesis): Herkes bir telden çalarken, kaosun ortasında durup; "Arkadaşlar, Ahmet satışa odaklanalım diyor, Ayşe ise maliyetleri kısalım diyor. Aslında ikisinin ortak noktası verimlilik. Gelin verimlilik üzerinden gidelim" diyebilen kişi, tartışmayı yöneten kişidir. Çok konuşmaz ama "öz" konuşur.
3. Zaman ve Süreç Yönetimi: Liderlik sadece fikir üretmek değildir. "Arkadaşlar son 10 dakikamız kaldı, henüz bir karar alamadık. Detayları bırakıp sonuca odaklanalım mı?" uyarısı, sayfalarca konuşmaktan daha değerlidir.
Ne Yapmalısınız?
Bir sonraki Assessment Center deneyiminizde şu stratejiyi izleyin:
Söz Kesmeyin, Söz Verin: Birinin sözünü kesmek size eksi yazar. Ama sözü kesilen birine dönüp "Can sözün yarım kaldı, seni dinleyelim" demek size artı yazar.
Kalite > Miktar: 10 kez boş konuşmaktansa, 3 kez konuşun ama tartışmanın yönünü değiştirin.
Aktif Dinleyin: Dinlediğinizi göstermek için sadece başınızı sallamayın. Karşı tarafın cümlesine atıfta bulunun: "Az önce Burak'ın dediği lojistik sorununa katılıyorum ve buna ek olarak..."
Sonuç: Liderlik Sesin Yüksekliği Değil, Sözün Ağırlığıdır
Grup egzersizleri bir horoz dövüşü arenası değildir. Orası, kısıtlı zamanda, kısıtlı verilerle, tanımadığınız insanlarla ortak bir akıl oluşturma simülasyonudur.
Şirketler; egosunu değil, ekibini parlatan kişileri arar.
Bu yüzden masada en çok konuşan olmaya çalışmayın. Masadaki kopuk fikirleri birleştiren, tıkanıklıkları açan ve grubu hedefe götüren "akıl" olun. Unutmayın, orkestra şefi enstrüman çalmaz ama bütün müziği o yönetir.
_edited.png)







Comments